KILLJOY MAGAZINE
Merhaba! İlk yazımda benim gözümde makyaj meraklılarının en çok dikkat etmesi gereken şeylerden birinden bahsetmek istiyorum: Hayvan deneyleri. Bu deneyler yüzünden insanoğlu çok uzun süredir yalnızca kendi çıkarları adına hayvanları istismar ediyor. Bilimsel, endüstriyel ve kozmetik alanlarda oldukça yaygınlar. Hayvan deneylerinin bilimsel alanda karşılaştırılabilecek olumlu ve olumsuz yönleri var, ancak benim sizi bu yazıda ikna etmeye çalışacağım konu bu deneylerin kozmetik alanda çok acımasız olmaları bir yana, kesinlikle gereksiz olmaları.
Sosyal medyanın ne denli güçlü bir araç olduğunun “cruelty-free” terimiyle ilk kez karşılaştığımda tekrardan farkına varmıştım. Düşünelim bakalım, televizyonda, dergilerde, radyoda vs. kaç kere bu konudan bahsedildiğini duymuşuzdur? Evet, deri-kürk giymek eleştiriliyor, hayvanlara saygı duyan yeme alışkanlıklarından gururla bahseden kişi sayısı çok... Ama ya hayvanlarda denenen kozmetikler?
Öncelikle cruelty-free terimini tanımlayalım. Bir ürünün cruelty free (zulümsüz) olabilmesi için, ürünün yapım sürecinde katiyen hayvanlarda denenmemiş olması gerekmektedir. Çoğu marka tamamlanmış ürünü hayvanlarda test etmez, ancak henüz yapım aşamasındayken veya ürün hazırlanırken kullanılan içerikler hayvanlarda denenmiş olabilir. Çoğu markanın sitesine girdiğimizde FAQ (Sıkça Sorulan Sorular) kısmında gördüğümüz “We don’t test our products on animals, unless required by law” (Yasalar gerektirmediği sürece ürünlerimizi hayvanlar üzerinde test etmiyoruz.) cümlesi ise bir başka sorun. Ben bu cümleyi bir tuzak olarak nitelendiriyorum. Öncelikle bitmiş ürünün, ürünün yapımındaki kullanılan içeriklerin ve son olarak henüz yapım aşamasındayken ürünün hayvanlarda test edilmediğinin garantisi olabilecek kadar net bir cümle değil bu. İkinci ve en rahatsız edici olan kısım ise, fazla sayıda marka FAQ’larına “Hayvanları seviyoruz! Hayvan deneylerini durdurmak icin çalışmalar sürdürüyoruz!” gibi iki yüzlüce cümleler diziyor “unless required by law” kelimelerini kullandıktan biraz sonra. Bu yasal testlerin hangi durumlarda zorunlu olduklarını açıklamadıkları gibi bir de Çin durumunu tamamen yok sayıyorlar.Bahsettigimiz sözcük öbeği, tamamlanmış ürünlerin farklı ülkelerde, farklı yasaların altında hayvanlarda denenebileceği anlamına geliyor.
Çin’in durumu aslına bakarsak oldukça karışık ancak esas bilmemiz gereken iki gerçek var. Çin’in yasalarına bakacak olursak, özetle yurtdışından gelen ya da kendi topraklarında üretilen her türlü kozmetik ürün Çin’de hayvan deneylerine tabi tutulmak zorunda. Yani 2013’ten beri hem bitmiş, hem yapım aşamasındaki kozmetiklerin hayvan deneylerine tabi tutulmasını ve hayvanlarda denenmiş içeriklerin kozmetiklerde kullanılması bir yasa ile yasaklamış Avrupa Birliği’nde üretilen bir ürün, Çin’de satış yapabilmek adına ülkeye vardığında bir hayvanda denenmek zorunda. Haberinizin olması gereken bir başka önemli şey ise, Çin’de üretilen ancak ülke topraklarında satışa sunulmayacak (yani yurtdışına gönderilecek) olan ürünlerin hayvanlarda denenmek zorunda olmadığı ve Hong Kong’un yerel biçimde bu istisnadan da faydalanabildiği. Biliyorum, çok karmaşık, ancak size 2016 sonlarında Silisponge’u ile meshur olan Molly Cosmetics’in örneğini verebilirim. Alternatif tarzda bir marka olan Molly Cosmetics, Çin’de üretim yapsa dahi yalnızca yurtdışına satış yaptığı için ürünlerinin cruelty free olduğunu ifade ediyor.
Hayvan deneyleri hakkında yaygın olan birkaç düşünceye değinip aklınıza gelebilecek sorulara cevap verelim şimdi de:
l “Cruelty free ürünler vegandır”
Yanlış. Cruelty free terimi yalnızca fareler, tavşanlar, primatlar, kediler ve köpekler gibi hayvanlara yapilan zulümü kapsıyor; hayvansal ürünleri ve böceklerden elde edilen ürünleri (bal,jelatin, kolajen, carmine, kolesterol vs.) değil. Dolayısıyla içinde balmumu bulunan lipbalmlarımız cruelty free iken vegan sayılmayabiliyorlar. -Sentetik alternatifleri bulunuyor, onlar vegan tabii ki.- Aynı zamanda vegan olduğuna dair bir logosu bulunan ürünler cruelty-free olmayabiliyorlar. Biliyorum, kulağa saçma geliyor ama durum bu şekilde. Bu yüzden iki logoyu da kontrol etmekte yarar var.
l Leaping Bunny logosu olmayan bir ürün cruelty free olabilir mi?
Evet. Türkiye’de satışta olan ve üstünde zıplayan tavşanı göremediğimiz çok cruelty-free marka var aslında. Logoyu elde etmek için Leaping Bunny’ye ulaşmak, belli bir prosedürden geçmek ve son olarak bir miktar ücret ödemek gerektiğinden çoğu cruelty free marka kaba tabirle bunu yapmaya üşenebiliyor.
l “Cruelty free ürünler çok pahalı/çok nadir bulunuyor.”
Yanılıyorsunuz. Yaşadığım ülkede, yani biraz önce bahsettiğim kozmetik amaçlı hayvan deneylerini yasaklayan Avrupa Birliği’nin başkentinde bulunduğundan çok daha fazla cruelty-free marka bulunuyor Türkiye’de. Belki Amerika’daki kadar yaygın degil, ama bunu bilin isterim. Maybelline, L’Oreal, Benefit, Nivea gibi markalar sitelerinde utanmadan “Hayvanlarda deney yapmıyoruz yazsalar da, hepsi Çin’e satış yapıyor. Yani Avrupa’da deney yapılmıyor diye düşünüp onlara kazandırdığımız para o deneylere gidiyor olabilir. Bu yüzdendir ki ben drugstore’lardan nerdeyse hiçbir şey almıyorum artık.
l E neymiş bu cruelty free markalar?
(Sayfa'nın sonunda listeye ulaşabilirsiniz)
Sizi, beni cruelty free olmaya yönlendiren ve bu konuda bana farkındalık kazandırdığı için kendisine çok minnettar oldugum Zeynep’in instagram sayfasına yönlendiriyorum: @kozmetiktavsani Link'e tıklayarak gidebilirsiniz: https://www.instagram.com/kozmetiktavsani.
Zeynep makyaj malzemeleri bir yana, kişisel bakım ürünleri konusunda da çok faydalı paylaşımlarda bulunuyor. Sayesinde pedlerin bile hayvanlarda deney yapan markalara ait olup onlara para kazandırabileceğinin farkına vardım. Bunun en büyük örneği Unilever ve PG adındaki devler. Buyrun işinizi kolaylaştıracak uzun bir liste. Bu tabloyu hazırlayan Zeynep’in sayfasında hayvanlarda deney yapan markaların da ayrı bir listesi var. Bazı markaların yanındaki yıldızlarin ne anlama geldiklerini merak ediyorsaniz sıradaki soruya bakabilirsiniz.
l Parent company, gri bölge mevzusu nedir?
Bazı markalar daha fazla yerde satış yapabilmek adına kozmetik devleriyle anlaşabiliyor. Bu çoğu cruelty free markanın başvurduğu bir yöntem. Bazen tartışmalı sonuçlara yol açabiliyorlar tabii bunu yaparak, çünkü ana şirketleri hayvanlarda deney yapan bir firma olabiliyor (Bkz. NYX/L’Oréal).
Bu markaları kullanıp kullananmamak tamamen kişisel bir tercih. Bazı kişiler The Bodyshop’a, NYX’e, NARS’a ve Urban Decay’e verdiğimiz paranın L’Oreal’e dolaylı yoldan para kazandırdığını düşünerek onlardan alışveriş yapmamayı tercih ediyorken benim gibi kişiler bir nevi alışverişleriyle oy verebiliyor. Hayvanlarda deney yapan markanın hayvanlarda deney yapmayan alt markalarından alışveriş yaparak onlarla daha fazla ilgilendiğimi belirtiyorum bunu yaparak. Yani az önce saydığım dört marka bu durumda gri bölgeye giriyorlar, çünkü ne yazık ki tamamen temiz sayılmazlar.
l “Kozmetiklerin hayvanda denenmesi en ucuz yöntem, çoğu marka cruelty free olmak için ayrı bir bütçe ayırmak istemiyor.”
Yanlış. Hayvan deneyleri, alternatif yöntemlerden çok daha pahalıya patlayarak türlü araştırmalar için kullanılabilecek büyük bir miktar paranın israfına sebep oluyor. Humane Society International’ın hayvan deneyleriyle bu deneylerin canlı dışında yapılmış muadillerini karşılaştırmış ve şu sonuçları elde etmiş: “Programlanmamış DNA sentezi” türündeki bir hayvan deneyi 32,000 dolara mal olurken, herhangi bir canlıya zarar verilmeden yapılan alternatif deney 11,000 dolara mal oluyormuş. Yine “rat phototoxicity test” ve “rat uterotrophic assay” deneyleri, canlılara zarar verilmeden yapılan alternatiflerinin iki, hatta bazen üç katı pahalıya mal oluyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde elde edilen bilgilere göre, bir kanser araştırması 2 ile 4 milyon dolar arasında bir bütçe gerektirirken US National Institutes of Health’in 31 milyar dolarlık yıllık bütçesinin 14 milyar dolarını hayvan deneylerine ayırıyormuş. Yazık değil mi?
l Hayvan deneylerine alternatif olarak hangi yöntemler kullanılıyor?
Hücre kültürü, insan dokuları, bilgisayarda model üretimi, gönüllüler üzerinde yürütülen araştırmalar en sık kullanılan alternatifler. Bu konuda daha ayrıntılı bilgiyi Cruelty Free International’in web sitesinde bulabilirsiniz.
l Peki bu alternatifler neden daha güvenilir olsun ki?
Gine domuzlarında yapılan alerjik testlerin yalnızca yüzde 72’si insanlarda oluşacak reaksiyonları ön görebiliyor. Oysa, kimyasal ve hücre tabanlı alternatif yöntemlerin insanlarda gözlemlenen reaksiyonlarının yüzde 90’ını ön görebildiği gözlemlenmiştir. Tavşanlarda yapılan meşhur Draize iritasyon testi, insanlardaki reaksiyonların yalnızca yüzde 60’ını ön görebilirken yeniden oluşturulmuş insan derisinde yapılan testler yüzde 86’ya kadar doğruluğu kanıtlanmış sonuçlar verebiliyor. Bunun gibi birçok örneği yine Cruelty Free Interntional’in internet sitesinde bulabilirsiniz.
Umarım bu yazı hayvanlarda denenmemiş kozmetikler hakkındaki birçok sorunuza cevap olmuş, bulanık olan yerleri sizler icin netleştirmiştir. Kozmetiklerin ilaçlar gibi hayatımızda olmazsa olmaz bir yer kaplamadığı konusunda hemfikirizdir hepimiz. Kozmetik ürünler hayvanlar üzerinde dört seneden beridir AB’de denenmiyorsa ve bu yasaktan dolayı herhangi bir skandal yaşanmadıysa bunca zamandır, bu söz konusu deneylerin gereksizliğinin ve acımasızlığına işarettir bence. İnanin, alışveriş yaptığınız cf olmayan markalardan vazgeçmek zannettiğiniz gibi zor bir şey değil, en azından vejetaryen veya vegan olmaktan çok daha kolay.
Go cruelty-free <3
X Blvkmakeup

“Cruelty-free”
Olmak
101
