Is art for art’s sake or is art for people? In normal circumstances, I didn’t think to begin with this question while thinking about this editorial. I was only thinking about the pleasure you and I would get when I put incredibly talented people together in the same shot. Putting a ballerina in a skating park, and watching her bustle around with her delicate dancing, and seeing skaters and rollerbladers at least as much talent as her showing their talent around her… People who had tried and worked for years and done each movement, again and again, people who are thought to be the exact opposites, two different forms of art were together.
Behind Elif’s movements, which needed her to operate every part of her body, was Metin, who could rollerblade on a wall. There was Özüm, making everybody admire her on a floor that seemed like male-dominated. There were Emre, who somersaulted saying “I don’t like going straight.” and with him Furkan, who could slide down rope-like bars. (Those I sadly cannot remember the name of, please reach us at killjoymag@gmail.com)
But were there anyone who could understand them? Did the person say “Is this art?” without even appreciating those movements worked on for years, understand them? Maybe those children looking at Elif with admiration comprehended that beauty, but not the security guard kicking us out, saying, “You are disturbing people” or that young man saying “Go live in the Netherlands”. Why would we live in the Netherlands? One of the most beautiful art forms in the world, ballet, met one of the most difficult sports in the world this exact place. Despite people who find it meaningless, art is for those who can understand it.
THE NUTCRACKER

WORLD'S MOST TALENTED PEOPLE
BERSU ÖZÜM KOÇ
METİN HİLTAN
YASİN
FURKAN TAŞKIRAN
ADNAN EMRE KAHVECİ
Sanat sanat için mi? Sanat toplum için mi? Normal şartlar altında (ceteris paribus) ; "editorial"ı hayal ederken bu soruyla başlayacağımı düşünmemiştim. Aklımda sadece inanılmaz yetenekli bulduğum insanları bir araya getirerek aynı kare içerisinde buluştuklarında duyacağım/duyacağınız haz vardı. Bir balerini kay kay parkının ortasına koyup, o narin dansıyla oradan oraya koşuşturduğunu görmek ve en az onun kadar yetenekli kaykaycıların, patencilerin onun etrafında yeteneklerini sergilediğini izlemek… İşte gerçekten zıt kutup oldukları düşünülen ama senelerce uğraşılarak büyük çaba ve çalışkanlıkla her hareket tekrar tekrar tekrar yapılarak bize bu gösteriyi sunabilen kişiler, iki farklı dal bir aradaydı.
Elif’in her bir uzvunu ayrı çalıştırması gerekerek yaptığı hareketlerin ardında düz duvarda patenle gidebilen Metin vardı. Erkek egemen gibi görünen pistte kendine hayran bırakan Özüm vardı. “Ben düz hareket yapamam valla” diyerek taklalar atan Emre, yanında ip gibi ince demirden kayabilen Furkan vardı. Belki de hayatlarında en çok zevk aldıkları şeyi yapan bir çok yetenekli genç vardı. (çok üzülerek isimlerini hatırlayamadıklarım lütfen bize killjoymag@gmail.com adresinden ulaşsınlar)
Peki bu yetenek havuzunda onları anlayanlar var mıydı? Seneler boyu uğraşılarak yapılabilen bu muazzam hareketleri takdir etmeden “Sanat mı yapıyosunuz şimdi siz?” diyen amca anlamış mıydı? Belki Elif’e hayran hayran bakan çocuklar anlamıştı bu güzelliği, fakat “insanları rahatsız ediyorsunuz” diyerek bizi kovan güvenlikçi bey ya da “Siz gidin Hollanda’da yaşayın” diyen genç adam anlamamıştı. Neden yaşayalımdı Hollanda’da? Bak işte dünyanın en güzel sanatlarından biri olan bale, dünyanın en zor sporlarından biriyle tam da burada birleşmişti. Yaptıklarımıza anlam veremeyen insanlara rağmen sanat sanatı anlayanlar içindi.


























